Sık dişlerini, gıcırdamasını dinle, kalbinde olanların fiziksel sesi gibi algıla. Güçlüsün çünkü! Ayaklarının üzerinde, dimdik. Başın da ne kadar yukarıda. Hala gülümsüyorsun. Hala küçücük yaşına rağmen koca adamlara “umut” olabiliyorsun. Hala yaşadıklarından süzülen enerji ile, ruhu ebedi aç kalmış kişileri besliyor ve bir günlerini huzura erdirebiliyorsun.
Helal Olsun!
Bu ne güç!
Şu yüksek binaları bile ayakta tutan şeyler cılız kolonları iken; seni bu kadar güçlü yapan şeyin adı ne? Şu dirayetinin sırrı ne?
Bilmiyorum ama gerçekten Helal Olsun!
Ananın ak sütü gibi helal olsun sana bu acı ve ardından gelen bu sabır. Bak, herkes parmağını kaldırmış seni gösteriyor, dudaklarını dişleri ile sıkıp, fiziki ünlem işareti yapıyorlar. Bak, herkes sana bakıp, helal ediyor haklarını. Ne kadar güçlüsün! Meğer ne kadar güçlüymüşsün!
Tebrik ederim!
AMA…
Şimdi bu kadar güzel bakış çöp olacak! Çöp olacak sana duydukları saygı. Çöp olup, artık “acıma” hissine dönüşecek. Yani olağan ve olması gereken gibi… Başına gelenler ile mücadele edemediğin gerçeği, yıkıldığın, başedemediğin hissi herkesi üzecek, seni gözlerinde “güçsüz” edecek ama sana çok iyi gelecek!
Haydi eğ başını! Gücünü, kendini güçsüz bırakmak için kullan! Haydi üzül, yenil, yıkıl, dağıl! Seni baştan yaratacak ve yerden kaldıracak tüm bu ruhsal hazımsızlık belirtilerini yaşa. Herkesin aslında çok güçlü olduğunu düşündükleri tepkilerini unut. Başına ne geldi ise buna yenil. Bunu anlayıp, kendini dik tutmaya çalışma, bu kadar güçsüz olma! Anlayamazsın! İnsansın! Şu yaşanan acıları, üzüntüleri, bunalımları anlayamazsın! Mesela ne kadar büyürsen büyü “ölüm”ü anlayamazsın. Ne kadar büyük olursa olsun ölen sevdiğin, toprağın senin sevdiğin bir beden ile kokmasını anlayamazsın! İnsansın! Güçlü olabilmek için önce kendini bırakıp, iç organlarındaki parçalı kesik ile bir süre yaşa! Savunma kendini, savunmasız kalsın her bir yerin.
Sonra mı?
Sonra zaten toplayacak seni güneş, toplayacak bir çimen kokusu, toplayacak iğde yaprakları, toplayacak sıcak bir damla çay, toplayacak bir çocuk sevinci. Üzülme, hayat tutacak narin ellerini.
Anla artık şu aşağıdaki sözün katı gerçekliğini!
Güç, gerektiğinde kendini güçsüz kılabilmektir!
Son cümleyi Nil Karaibrahimgil’in bir köşe yazısında da görebilirsiniz, esinlendiğim doğrudur! 🙂
What do you think?
It is nice to know your opinion. Leave a comment.