Ödevlerim birikmiş, yenisi geldikçe anlıyorum. Her gün ödevlerimi defterime iliştiren o el, eski yapmadıklarımı görmez gibi bir umutla yenisini yapıştırıyor… Ben ödevlerimi yapmıyorum diyemiyorum! Bir ton laf edecek diye korkuyorum, nasılsa bakmıyor diye yenisi geldikçe eski yapmadığım eskiyor gidiyor işte…
Yapmadığıma ‘hiç’ vermezken, yaptığıma da not vermiyor hayat!
Umursamazlığım artıyor gitgide, insanların yapay sohbetleri kulaklarımda fısıltı, içimde bir hayal bahçesinde uçuşan övgüler var. Dinliyorum!… Dinliyorum içimden kayıklar geçerken, dinliyorum öyle havada asılı kokuları içimde toplar gibi… Zemine düşen tozları çekiyor sanki kalbim, bir toz torbası görevi üstlenmiş nedendir bilmem. Kir-pas tarafımdan emiliyor. Biliyorum ki tozların anavatanı yok! Biliyorum ki tozların cürreti, hürriyeti yok. Bana geldikçe gördüğüm faiş fiyatlarından belli!…
Bir tık daha geri gidiyor bugün yaşadığım zaman! Bir tık daha ilkel, bir tık daha güzel, bir tık daha az gelişmiş! Çok gelişmişlik ve modernite zaten insanları birbirinden soğutan! Bu kadar içimizi dışımızı bilmeseydik, daha çok severdik belki de! Artık sevmiyoruz! -mış gibi yapmak güzeldi oysa dozunda olsaydı. Artık herşeyi -mış gibi seviyoruz, yapıyoruz, ediyoruz… Zaman öldürmek diye bir deyim vardı eskilerde kullandığımız, şimdi öldürecek zamanımız yok ki! Öldüremiyoruz, keşke öldürebilsek eskisi gibi! Ölmüyor zaman! Asılı kalıyor çirkin anlar, bir konuşma bulutu gibi tepemizde, patladıkça çoğalıyor sanki…
Bir yavanlık hali hücrelerimde duran, bir kurumuş dudak anksiyetesi, kaçıp gidememe korkusu, hiçbir şeyin şaşırtmamasının verdiği sarhoşluk, su nasıl oluyor da hala aynı kaynama derecesine sahip felan diye sorularıma cevap aramalar!…
Nerede kaldığını unutmuşum filmin. Oysa bi tuvalet molası verip gelmiştim ama son gördüğüm sahneyi bir türlü bulamıyorum! Sardır sardır bulamadığımdan, en başa dönüp izliyorum. Buna bile şaşırmıyorum! Orada değilimki eylemlerimde! Kim bilir hangi hayalin içinde kaldım da, hayata ani bir mesane sıkışması ile döndüm? Bilmiyorum!
Onu bırakıp bir şarkıya takılıyor ruhum! Kırmızı, Pilli Bebek… Ve içinden bir cümleye sarılıyorum tüm ağırlığımla… Ünlemi bol cümlelerimden bir bunu seçip yineliyorum!
“Ana caddeye açılan sokaklardan değilim!…”
What do you think?
It is nice to know your opinion. Leave a comment.