Loading

All posts tagged in "deneme"

  • 6 Mayıs 2014

    “Olma!” cesur insanın işidir. Çevremizde pek çok ‘olmamış’ insan ile yaşıyoruz. ‘Ham insan’ kendini hemen eleveririr. Her hangi bir kararı verirken şöyle bir bakınır etrafına. Bir göz teması, bir bakışma insanı arar kendine. Bulursa aldığı onay ile mutlu bir şekilde kararını beyan eder. Bulamazsa muallakta kalır, daha fazla düşünmek ister. Başını yönsüzce etrafa savurur. Peki

    “Olma!” cesur insanın işidir. Çevremizde pek çok ‘olmamış’ insan ile yaşıyoruz. ‘Ham insan’ kendini hemen eleveririr. Her hangi bir kararı verirken şöyle bir bakınır etrafına. Bir göz teması, bir bakışma insanı arar kendine. Bulursa aldığı onay ile mutlu bir şekilde kararını beyan eder. Bulamazsa muallakta kalır, daha fazla düşünmek ister. Başını yönsüzce etrafa savurur. Peki

  • 30 Nisan 2014

    Ömrümün sabit bir döneminde kelebeklere üzüldüm durdum. Tanrı onları neden bu kadar güzel yarattı da sadece 1 gün ömür biçti diye? Aslında her kimsenin ya da her şeyin bir nedeni olduğuna içtenlikle inanmakla başladı, sorgulama. Bunun da bir nedeni olabilir mi acaba? Sonra biri dedi ki; düşünsene ömrünün büyük bir bölümünü tırtıl olarak yaşıyorsun ve

    Ömrümün sabit bir döneminde kelebeklere üzüldüm durdum. Tanrı onları neden bu kadar güzel yarattı da sadece 1 gün ömür biçti diye? Aslında her kimsenin ya da her şeyin bir nedeni olduğuna içtenlikle inanmakla başladı, sorgulama. Bunun da bir nedeni olabilir mi acaba? Sonra biri dedi ki; düşünsene ömrünün büyük bir bölümünü tırtıl olarak yaşıyorsun ve

  • 15 Nisan 2014

    Belleğimi bulabilirsem yazdığım kitabı tamamlayacağım diye hayıflanan Proust, artık tüm ümidini kesmiş iken belleğini bulur! Demli bir çaya batırılan bisküvinin kokusu birden tüm belleğini canlı hale getirir! Yani çaya batırılmış bir bisküvi ile iradesizce belleği çalışmıştır. Şimdi bu anektod bir köşede dursun. Ben başka bir şeyden bahsetmek istiyorum. Baharın başlarında, bana ne getirmiş, bavulundan ne

    Belleğimi bulabilirsem yazdığım kitabı tamamlayacağım diye hayıflanan Proust, artık tüm ümidini kesmiş iken belleğini bulur! Demli bir çaya batırılan bisküvinin kokusu birden tüm belleğini canlı hale getirir! Yani çaya batırılmış bir bisküvi ile iradesizce belleği çalışmıştır. Şimdi bu anektod bir köşede dursun. Ben başka bir şeyden bahsetmek istiyorum. Baharın başlarında, bana ne getirmiş, bavulundan ne

  • 11 Nisan 2014

    Modernize olmuş ‘insan’ın temel meselelerinden birisi de, ölümle yüzleşememesidir. “Kemal Sayar” Ölüm hadisesi başına gelmiş herkes ivedilikle ‘inkar’ etmeye yöneliyor. Bu da varoluşun bir gereği olan ‘ölüm’ ile yüzleşememek sorununu doğuruyor. Yüzleşemediğimiz her olay da bizde analjezik müdaheleler ile düzelemeyecek ağrılar oluşturuyor. İnkar ettiğimizden de başımıza gelmiş yokluk ile derdimizi bir türlü halledemeyip, yokluğu içimizdeki

    Modernize olmuş ‘insan’ın temel meselelerinden birisi de, ölümle yüzleşememesidir. “Kemal Sayar” Ölüm hadisesi başına gelmiş herkes ivedilikle ‘inkar’ etmeye yöneliyor. Bu da varoluşun bir gereği olan ‘ölüm’ ile yüzleşememek sorununu doğuruyor. Yüzleşemediğimiz her olay da bizde analjezik müdaheleler ile düzelemeyecek ağrılar oluşturuyor. İnkar ettiğimizden de başımıza gelmiş yokluk ile derdimizi bir türlü halledemeyip, yokluğu içimizdeki

  • 9 Nisan 2014

    Oturdum kaldım şu sofranın kıyısında.ellerim dizlerimin üzerinde, gözlerim de ellerimde.bilmem ki bir kadın duruşu mu yapıştı benim hizamın üzerine.ve sen buldun mu kalbimi emniyetsiz bir şeritte.savrulmuş ruh parçalarımdan yaptığın bulmacanın uçlarını yakmış kimsesiz bi heybe.aldığım tüm haberleri üçüncü sayfaya taşımış haysiyetsiz bir çehre.sen de şimdi yüreğimin harflerinin yazıya dökülmüş haline sakın yüz verme.içinde türlü türlü

    Oturdum kaldım şu sofranın kıyısında.ellerim dizlerimin üzerinde, gözlerim de ellerimde.bilmem ki bir kadın duruşu mu yapıştı benim hizamın üzerine.ve sen buldun mu kalbimi emniyetsiz bir şeritte.savrulmuş ruh parçalarımdan yaptığın bulmacanın uçlarını yakmış kimsesiz bi heybe.aldığım tüm haberleri üçüncü sayfaya taşımış haysiyetsiz bir çehre.sen de şimdi yüreğimin harflerinin yazıya dökülmüş haline sakın yüz verme.içinde türlü türlü

  • 7 Nisan 2014

    Her şeyi “normal”leştiren psikologların düzenli aralıklar ile psikolojik destek almasının gerektiğini düşünüyorum. Yaşadıkları normallik sendromunun da “normal” olduğunu yine bir meslektaşlarından duyacakları için normalüstü bir yaşantının içine sürükleneceklerdir. Yani bazı yaşantılar, “a-normal” ama bunun üzerine söylenen her söz “normal” dir. Bazı “a-normal” şeyler hisseden kişiler aslında “a-normal” derecede “normal”dir. Şimdi bu kelimelere bakışınız ve bakamayışınız

    Her şeyi “normal”leştiren psikologların düzenli aralıklar ile psikolojik destek almasının gerektiğini düşünüyorum. Yaşadıkları normallik sendromunun da “normal” olduğunu yine bir meslektaşlarından duyacakları için normalüstü bir yaşantının içine sürükleneceklerdir. Yani bazı yaşantılar, “a-normal” ama bunun üzerine söylenen her söz “normal” dir. Bazı “a-normal” şeyler hisseden kişiler aslında “a-normal” derecede “normal”dir. Şimdi bu kelimelere bakışınız ve bakamayışınız

  • 3 Nisan 2014

    “Ama neye yarar hazır olmak, Yalnızca yapabilmek önemli olunca?” Bay Keuner Yapabilmek ve edebilmek fiilleri hayatımızın hiçbir döneminde bu kadar önemli ve değerli olmadı! Önceden öğretmenler öğrencilerin sınav kağıtlarını değerlendirirken “gidiş yolu”ndan puan verirlerdi. Uğraştıkları her problemin sonucuna varmadan evvel, hangi yolları denemiş ve hangi çabalar sonucunda yapamamış olduğuna bakarlardı. Şimdi toplumsal ve bireysel olarak

    “Ama neye yarar hazır olmak, Yalnızca yapabilmek önemli olunca?” Bay Keuner Yapabilmek ve edebilmek fiilleri hayatımızın hiçbir döneminde bu kadar önemli ve değerli olmadı! Önceden öğretmenler öğrencilerin sınav kağıtlarını değerlendirirken “gidiş yolu”ndan puan verirlerdi. Uğraştıkları her problemin sonucuna varmadan evvel, hangi yolları denemiş ve hangi çabalar sonucunda yapamamış olduğuna bakarlardı. Şimdi toplumsal ve bireysel olarak

  • 25 Mart 2014

    Beni Gerçek’leştir Tanrım! Bu Dünya’ya yolladı isen, gerçek kıl bedenimi, ruhumun kimselere ait olmadığını, herkesden sakla. Duvarlarımda duran çeşitli rengi silik kıl. Beni, anla! Beni, beni anlayanların içine yolla! Savaş çıksa kucağına sığınabileceklerim arasında beni sakla. Yok, artık beni büyüt felan demeyeceğim. Aksine, Beni küçült Tanrım! Kimseye gözükmeden mutlu olayım, elime yapışmış buketleri kimseye göstermeyeyim.

    Beni Gerçek’leştir Tanrım! Bu Dünya’ya yolladı isen, gerçek kıl bedenimi, ruhumun kimselere ait olmadığını, herkesden sakla. Duvarlarımda duran çeşitli rengi silik kıl. Beni, anla! Beni, beni anlayanların içine yolla! Savaş çıksa kucağına sığınabileceklerim arasında beni sakla. Yok, artık beni büyüt felan demeyeceğim. Aksine, Beni küçült Tanrım! Kimseye gözükmeden mutlu olayım, elime yapışmış buketleri kimseye göstermeyeyim.

  • 20 Mart 2014

    Bu yazacaklarımı benden duymanı hiç istemezdim. Benim temiz duygularımın aslında sana hitaben kir-pas içinde kaldığını bilmeni istemezdim. Ama doldum artık. Rezil, pislik, işe yaramaz, yitiğin birisin. İçinde dolanan tilkiler gözlerinin ferine otumuş kanın pompalandıkça el sallıyorlar etrafa. İçinde tuttuğun pislikleri herkesler açık-seçik görebiliyor. Ve hatta sözcüklerinden akan motorinin rengi ile asfaltlar ıslanıyor. Ne kadar aşağılık,

    Bu yazacaklarımı benden duymanı hiç istemezdim. Benim temiz duygularımın aslında sana hitaben kir-pas içinde kaldığını bilmeni istemezdim. Ama doldum artık. Rezil, pislik, işe yaramaz, yitiğin birisin. İçinde dolanan tilkiler gözlerinin ferine otumuş kanın pompalandıkça el sallıyorlar etrafa. İçinde tuttuğun pislikleri herkesler açık-seçik görebiliyor. Ve hatta sözcüklerinden akan motorinin rengi ile asfaltlar ıslanıyor. Ne kadar aşağılık,

  • 18 Mart 2014

    (Yok, yanlış anlama kendimi anlatmıyorum! Biraz sen, biraz ben…) Teşekkür bekleyecek kadar ‘zayıf’ olduğum zamanlardan geçip, teşekkür beklemeyecek kadar ‘güçlü’ ve ‘içerik sahibi’ oldum. Doldum da taşıyorum. Çeperlerimden akan saflık ile beyaza boyanmış kaldırımlar var. Kaldırımlarda kirli ayak izleri kalmıştı ibreti alem için ama benim geçtiğim yerlerde beyaz badanalar akıyor yerlere!… Kendimi beğenmediğim, sevmediğim ve

    (Yok, yanlış anlama kendimi anlatmıyorum! Biraz sen, biraz ben…) Teşekkür bekleyecek kadar ‘zayıf’ olduğum zamanlardan geçip, teşekkür beklemeyecek kadar ‘güçlü’ ve ‘içerik sahibi’ oldum. Doldum da taşıyorum. Çeperlerimden akan saflık ile beyaza boyanmış kaldırımlar var. Kaldırımlarda kirli ayak izleri kalmıştı ibreti alem için ama benim geçtiğim yerlerde beyaz badanalar akıyor yerlere!… Kendimi beğenmediğim, sevmediğim ve

svg